Vergi davaları,Vergi danışmanı
trende

VERGİ HUKUKUNDA TEMİNAT UYGULAMASI

06.05.2019
1.348
VERGİ HUKUKUNDA TEMİNAT UYGULAMASI

Sorularınız İçin: vergiihtilaflari@gmail.com

VERGİ HUKUKUNDA TEMİNAT UYGULAMASI -I
I- GİRİŞ
Vergi hukukunda teminat ve teminatın değerlenmesi ile ilgili hususlar 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununun 10 ve 11 maddesinde düzenlenmiştir.
Bu makalemizde, vergi hukukunda teminat olarak gösterilecek değerlerin neler olduğu, kimlerin hangi durumlarda teminat isteyebileceği ve teminat işlemlerinde neler yapılacağı ile teminatın paraya çevrilmesi ve teminatın çözümünün (teminatın serbest bırakılmasının) nasıl olacağı hususlarına değinilecektir.
Teminat, amme idaresinin ileride doğabilecek risklere karşı alacağını güvence altına almaya dönük bir koruma tedbiridir. Esas itibarıyla teminat, amme alacağını güvence altına almak üzere usul kanunları ile vergi kanunlarında belirtilen hallerde istenir. Teminat gösterme belirli şartların oluşması ile birlikte hem amme borçlusunu hem de amme alacaklısını koruyan bir husustur. Ayrıca, teminat gösterme amme borçlusunun iradesine bağlıdır. Teminat gösterme cebri bir işlem değil mükellefin hak ve menfaatine olup aksi eylem cebri işleme tabidir.
MÜKELLEFHABER / www.davavergi.com
II- TEMİNAT GÖSTERİLEBİLECEK DEĞERLER
6183 Sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde sayılan durumların varlığı halinde teminat istenmesi mucip hale gelmektedir. Buna göre, 10 uncu madde de sayılan değerlerden birini gösterme kudretinde olanlar bunlardan herhangi birini, 10 uncu madde de sayılan değerlerden birini sağlayamayanlar ise 11 inci madde de sayılan muteber bir şahsı teminat olarak kefil gösterebilirler.
6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesine göre aşağıdaki değerler mutlak olarak teminat hükmünde olup tahsil dairesi bunları alıp almamakta serbest değildir.
– Para,
– Bankalar ve katılım bankalarınca verilen süresiz teminat mektupları,
– Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetleri veya bu senetler yerine düzenlenen belgeler (Nominal bedele faiz dahil edilerek ihraç edilmiş ise bu işlemlerde anaparaya tekabül eden satış değerleri esas alınır.),
– Hükümetçe belli edilecek Milli esham ve tahvilat “Bu esham ve tahvilat, teminatın kabul edilmesine en yakın borsa cetvelleri üzerinden % 15 noksanıyla değerlendirilir.”
– İlgililer veya ilgililer lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı amme idarelerince haciz varakalarına müsteniden haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar
teminat olarak kabul edilebilir. Bu sayılan değerlerden birini sağlayamayanlar ise muteber bir şahsı teminat olarak kefil gösterebilirler.
Teminatın sonradan tamamen veya kısmen değerini kaybetmesi veya borç miktarının artması halinde; amme borçlusundan teminatın tamamlanması veya yerine başka teminat gösterilmesi istenir. Borçlu verdiği teminatı kısmen veya tamamen aynı değerde başkalarıyla her zaman değiştirebilir.
1. Para
6183 Sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde herhangi bir ayırıma tabi tutulmadan “para” teminat gösterilebilecek değerler arasında gösterilmiştir. Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 Sayılı Kararın 2 inci maddesinde Türk Parası, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre Türkiye’de tedavülde bulunan veya tedavülden kaldırılmış olsa bile değiştirme süresi dolmamış olan paraları, döviz (kambiyo) ise, efektif dahil yabancı parayla ödemeyi sağlayan her nev’i hesap, belge ve vasıtaları ifade eder.
Madde metninin lafzında para, tedavüldeki Türk Lirası ve/veya döviz olarak nitelendirilmemiştir. Görüleceği üzere 6183 sayılı kanunda teminat olarak gösterilebilecek değerlerden birincisi genel bir ifade ile para olarak telaffuz edilmiş olup“para” ifadesinin hem tedavüldeki Türk Lirası hem döviz olarak ifade edilen yabancı paraları kapsaması gerekir. Ancak her yabancı parayı bu kapsamda değerlendirmemek gerekir. Konvertibilite özelliği olan ve serbest döviz piyasasında diğer yabancı paralara ve altına dönüşebilme özelliğinin aranılması gerekir. Aksi durumda teminat olarak alınacak yabancı para serbest piyasa şartlarında karşılık bulamayacak ve Türk parasına dönüşemediği için teminatın alınma sebebi olan amme alacağının korunması amacı gerçekleşmeyecektir.
2. Teminat Mektupları
Teminat mektubu, resmi kurum ve kuruluşlara, diğer gerçek ve tüzel kişilere hitaben, belirli bir edimin ya da taahhüdün, belirlenen sürede ve şartlar uyarınca yerine getirileceğini taahhüt eden, yerine getirilmez ise söz konusu taahhüt bedelinin banka tarafından ödeneceğini garanti altına alan belgedir.
Bununla edimi borçlu tarafından zorunlu olan bir borç, üçüncü bir şahıs tarafından alacaklıya karşı sorumlu tutulacağı tutar belirlenmek suretiyle yazılı şekilde te’min edilir. Bu şekilde bankaların, borçluların borçlarını alacaklı tahsil dairesine karşı ödemeyi te’min ettiklerine dair borç miktarı ve ödeme süresi belirtilmek suretiyle verdikleri yazılı belgeye teminat mektubu denir. Teminat mektubunun düzenlenmesinde kendisine hitaben banka tarafından teminat mektubu verilen kişiye (6183 kapsamında amme alacaklısı) muhatap; bankanın lehine gayri kredi açtığı, teminat mektubu verdiği borçluya da lehtar denilir.
6183 Sayılı Kanunun 10 maddesinin ikinci bendine göre, bankalar tarafından verilen süresiz teminat mektupları teminat hükmünde sayılan değerlerden sayılmıştır.
Gümrük Kanunu’nun 205 inci maddesi, “Gümrük vergileri için kabul edilecek teminatlar ile bunların değerlendirilmesi 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine tabidir.” der. Gümrük Yönetmeliği’nin 495 inci maddesinde ise, gümrük işlemleri sırasında teminat alınmasına gerek görülen hallerde bankalar tarafından verilen süresiz teminat mektuplarının teminat olarak idarece kabul edileceği hüküm altına alınmıştır.
5411 sayılı Bankacılık Kanununun 48 inci maddesi kapsamında teminat mektupları, kredi olarak kabul edilen işlemler arasında sayılmış olup, anılan Kanunun 4 üncü maddesinde, her cins ve surette kredi verme işlemleri Bankaların faaliyet konuları arasında zikredilmiştir. Bankacılık Kanunu’nun 3 üncü maddesinde, “bankalar” deyimi, mevduat bankaları, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarını kapsayacak şekilde tanımlanmıştır.
3. Devlet İç Borçlanma Senetleri
Hazine Müsteşarlığı tarafından ihraç edilen Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS), vade sonuna kadar elde tutulduklarında belirli bir getiriyi garanti ederler. Vadesi 1 yıldan az olan DİBS’ler Hazine Bonosu, vadesi 1 yıl ya da daha uzun olanlar Devlet Tahvili olarak tanımlanır.
4749 Sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinde yapılan tanımlara göre Hazine bonosu, ihraç edildikleri tarih itibarıyla vadeleri bir yıldan kısa olan (364 güne kadar) Devlet iç borçlanma senetlerini, Devlet tahvili ise ihraç edildikleri tarih itibarıyla bir yıl (364 gün) ve daha uzun vadeli Devlet iç borçlanma senetleri olarak tanımlanmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti adına Devlet iç borcu ve Devlet dış borcu almaya, Hazine geri ödeme garantisi, Hazine karşı garantisi vermeye ve verilen garantilerin şartlarında değişiklik yapmaya, hibe almaya, dış finansman imkânlarını dış borcun devri, dış borcun ikrazı, dış borcun tahsisi yoluyla kullandırmaya ve yeni malî yükümlülük yaratmaya, bu borç ve yükümlülükler ile bunlardan kaynaklanan Hazine alacaklarını yönetmeye Bakan yetkilidir. Bakan bu yetkisini ve bu Kanun ile kendisine verilen görevlerin yerine getirilmesine ilişkin yetkilerinden uygun gördüklerini ilgili bütçe yılında geçerli olmak üzere Müsteşarlığa devredebilir.
Devredilen bu yetki çerçevesinde Hazine Müsteşarlığı tarafından ihraç edilen DİBS (hazine bonosu ve devlet tahvili) elinde bulunduran amme borçlusu borcu karşılığında gösterdikleri bu değerler teminat hükmünde sayılırlar.
Bunun yanında Anonim şirketler tarafından 1 yıldan uzun vadeli olarak ihraç edilen borçlanma senetleri “özel sektör tahvili” olarak adlandırılmaktadır. Kamu borçlanma aracı dışındaki tahvillerin ihracı, Sermaye Piyasası Kurulu düzenlemelerine tabidir. Halka arz edilerek satılabileceği gibi, halka arz edilmeksizin nitelikli yatırımcılara da satılabilirler. Ancak 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca anonim şirketler tarafından ihraç edilen tahvillerin teminat olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
4. Milli Esham ve Tahvilat
Hükümetçe belli edilecek milli esham ve tahvilat 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca teminat olarak gösterilebilir. Ancak “Bu esham ve tahvilat, teminatın kabul edilmesine en yakın borsa cetvelleri üzerinden % 15 noksanıyla değerlendirilir.”
Esham hisse senedi anlamına gelmektedir. Tahvilat ise borç senedi anlamında kullanılmıştır. Ancak bunların 6183 sayılı Kanunun uygulanması bakımından teminat olarak kabul görmesi için hükümet tarafından belirlenmiş olması şarttır.
5. Haczedilen Menkul ve Gayrimenkul Mallar
6183 Sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin 5 numaralı bendine göre, amme borçlusunun gerek kendisinin ve gerekse amme borçlusu lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı amme idaresince haciz varakasına müsteniden haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar teminat hükmündedir.
Menkul ve gayrimenkul malların teminat hükmünde kabul edilebilmesi için kanun koyucu bazı şekil şartları öngörmüştür. 6183 sayılı Kanunun yukarıda yer verilen 10’uncu maddesi uyarınca, gayrimenkuller ve menkul malların teminat fonksiyonunu ifa edebilmeleri, haciz varakasına müsteniden haczedilmeleri ile mümkündür. Burada kanun koyucu menkul ve gayrimenkul malların teminat fonksiyonunu ifa edebilmeleri, haciz varakasına müsteniden haczedilmeleri ile mümkündür. Bu malların teminat olarak kabulü istemini içeren dilekçe “teminat senedi” olarak kabul edilemez.
Bunun yanından ilgililer lehine üçüncü kişilerde menkul ve gayrimenkul mallarını teminat olarak göstermeleri halinde de bu malların öncelikle haciz varakasına bağlanması gerekir. Üçüncü şahıslar tarafından teminat gösterildiğinde üçüncü şahsın kendisine ait malı başkasının borcuna karşılık teminat gösterdiğine dair açık muvafakatı olması şarttır.
Taahhütname ile muvafakatı açık olan üçüncü kişinin asıl borçlu lehine yapmış olduğu bu işlem neticesinde asıl amme borçlusunun vadesinde borcunu ödememesi halinde üçüncü kişilerin teminat olarak gösterildikleri mallar satılarak paraya çevrilir.
6. Şahsi Kefalet
6183 sayılı Kanunda kefalet veya şahsi kefalet tanımı yapılmış değildir. Kefalet kelime olarak şahsen teminat anlamına gelmektedir. Esas olarak özel hukuku ilgilendiren bu kavram anlamını Borçlar hukukunda bulmaktadır.
Kefalet sözleşmesi, Türk Borçlar Kanununun 581 inci maddesinde tanımlanmış olup, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir. Kefalet sözleşmesi, mevcut ve geçerli bir borç için yapılabilir. Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Şahsi kefalet, 6183 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinde özel olarak düzenlenmiş olup; “10 uncu maddeye göre teminat sağlayamayanlar muteber bir şahsı müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu gösterebilir. Şahsi kefalet tespit edilecek şartlara uygun olarak noterden tasdikli mukavele ile tesis olunur. Şahsi kefaleti ve gösterilen şahsı kabul edip etmemekte alacaklı tahsil dairesi muhtardır. Amme alacağını ödeyen kefile buna dair bir belge verilir.” hükmünü içermektedir.
Bu maddeye göre; şahsi kefalet, alacaklı idarenin kabulüne bağlı olarak, ekonomik yönden kamu alacağını ödemeye muktedir “muteber” şahıs tarafından verilmeli, müteselsil kefalet niteliğinde olmalı ve noterden tasdikli mukavele ile tesis olunmalıdır. Mukavelenin düzenleme şeklinde olması şart olmayıp, alacaklı tahsis dairesi tarafından düzenlenen mukavelenin borçlu ve kefili tarafından imzalanıp notere tasdik ettirilmesi yeterlidir.
Üçüncü şahsın kendisine ait malı başkasının borcuna karşılık teminat olarak vermek istemesi halinde, bu iradesini açık bir şekilde gösteren imzalı muvafakat yazısını tahsil dairesine bizzat getirmesi gerekmektedir. Ancak, muvafakat yazısının bizzat üçüncü şahıs tarafından getirilmemesi halinde, üçüncü şahıs tarafından imzalanmış ve noter tarafından onaylanmış bir örneğinin tahsil dairesine gönderilmesi yeterli olacaktır.
Muvafakat yazısında; alacaklı tahsil dairesinin (vergi dairesinin) ismi, borçlunun adı, soyadı/ unvanı, T.C. Kimlik/Vergi Kimlik Numarası, borcun türü, dönemi, tutarı, teminatın asli ve fer’i alacakları kapsamak üzere ve 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (5) numaralı bendi gereğince teminat olarak verildiği, teminat olarak gösterilen menkul ve/veya gayrimenkul malın özellikleri belirtilecek ve malın teşhisine yarayacak belge fotokopilerinin de eklenmesi gerekir.
Bu şekilde muvafakat yazısı alındıktan sonra, haciz varakasına istinaden mal gayrimenkul ise tapu müdürlüğüne haciz tebliğ edilmek, mal menkul mal ise haciz tutanağı ile haczedilmek ve Kanunun 82 ve 83 üncü maddelerinde gösterilen esaslar dairesinde gerekli muhafaza tedbirleri alınmak suretiyle haciz işlemleri gerçekleştirilecektir.
Amme borçlusu veya borçlu lehine üçüncü şahıslar tarafından elbirliği (iştirak halinde) mülkiyetine konu gayrimenkullerin teminat olarak gösterilebilmesi için 4721 sayılı Kanunun 701 ve devamı maddeleri uyarınca diğer ortakların (maliklerin) muvafakatı gerektiğinden bu tür malların teminat olarak alımı sırasında bu hususun göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Açıklanan şartları taşıyan amme borçlusunun kefili de 6183 sayılı Kanunun 57 inci maddesi uyarınca asıl borçlunun tabi tutulduğu usullerde takip olunmalıdır. Bir başka deyişle; hakkında takibe geçilerek ödeme emri tebliğ edilmelidir.
Asıl borçlunun sonradan doğan ve daha önce verilmiş kefalet kapsamı dışında kalan vergi borcundan, taşınmazını teminat olarak gösteren ve kefil olan kimsenin sorumlu tutulmasına hukuken imkân bulunmamaktadır.
Bu bilgiler ışığında 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde sayılan değerlerden birini teminat olarak sağlayamayanlar şahsi kefil gösterebilirler. Buna göre;
– Şahsi kefalet 6183 Sayılı Kanun hükümlerine göre tesis edilecektir.
– Şahsi kefalet tespit edilecek şartlara uygun olarak noterden tasdikli mukavele yapılması esastır.
– Kefilin muteber ve ekonomik gücü olması gerekir.
– Kefil, müşterek ve müteselsil borçlu olarak gösterilir.
– Bütün şartlar haiz iken şahsi kefaleti kabul edip etmemekte amme idaresi serbesttir.
– Amme borcunun ödenmemesi halinde kefil, asıl borçlu gibi takibe alınır.
– Kefile takip, taahhüt ettiği borç kadar ile sınırlıdır.
– Amme alacağını ödeyen kefile buna dair belge verilir.
Yasal Uyarı: Sitemizde yayınlanan yazılar telif hakları nedeniyle izin alınmaksızın ve atıf yapılmaksızın kullanılamaz. Yapılan atıflarda, MÜKELLEFHABER / www.davavergi.com adreslerinin belirtilmesi zorunludur.
Sorularınız İçin: vergiihtilaflari@gmail.com

ETİKETLER:
Daha Fazla Bilgi Almak İçin Bizi Arayabilirsiniz:
WhatsApp chat