Vergi davaları,Vergi danışmanı
trende

VERGİ DAİRELERİNCE DÜZENLENEN ÖDEME EMRİ NEDİR? ÖDEME EMRİNE İTİRAZ YOLLARI NELERDİR?

VERGİ DAİRELERİNCE DÜZENLENEN ÖDEME EMRİ NEDİR? ÖDEME EMRİNE İTİRAZ YOLLARI NELERDİR?

 

KAMU İCRA HUKUKU’NDA ÖDEME EMRİNE GENEL BİR BAKIŞ

GİRİŞ

Kamu hizmetlerinin finansmanı amacıyla devletin kamu gücü kullanarak kurduğu borç ilişkisi çerçevesinde idari işlemler yoluyla sağlanan kamu alacağı, konu, içerik, hak ve yükümlülükler ile takip gibi konularda özel borç ilişkilerinden doğan alacaklardan farklı özelliklere sahip olabilmektedir. Bu doğrultuda 6183 sayılı Amme Alacaklarını Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun (AATUHK) m.55’de yer alan ödeme emri, kamu alacaklarının takip ve tahsiline yönelik kanuna dayalı özellikli bir işlemdir. Kamu alacağının tahsilini kanun ile çerçevelenmiş idari bir usule tabi tutmak gerekir. Zira böyle bir süreçte kendi alacağını bizatihi tahsil edebilme gücüne sahip kamu alacaklısı sıfatı taşıyan idarenin, kamusal menfaatlere üstünlük tanıyarak bazı hukuksal araçlara sahip olması kaçınılmazdır.

Ödeme emri 6183 sayılı Kanunda öngörülen cebren tahsil ve takip usullerinden birisidir ve bu haliyle, vergi dairelerinin idari işlevleriyle ilgili olarak tesis ettikleri uygulanabilir nitelikte, yükümlülerin hukukunu doğrudan etkileyen ve onların hak ve yükümlülüklerinde yenilik veya değişik yaratan irade açıklaması suretiyle tesis edilen idari işlemlerden farklılık arz etmektedir. Kesinleşmiş amme alacağının tahsil ve takibi için düzenlenen ödeme emri, daha önce tesis edilmiş bir idari işlemin gereğinin yerine getirilmesi, başka bir ifadeyle kesinleşmiş bir kamu alacağının tahsili amacıyla tesis edilmiş idari işlemin icrasına yönelik yeni bir işlemdir.

Asıl olan amme alacağının vadesinde ödenmesi olmakla birlikte vadesinde ödenmeyen alacağın cebren tahsil ve takip edilmesi 6183 sayılı Amme Alacaklar Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödeme emrinin tebliği ile başlamaktadır. Çalışmamızda ödeme emrinin niteliği, tanımı, itiraz şekilleri ve nedenlerine, yargısal denetimine bakacağız.

Anahtar Kelimeler: Amme Alacağı, Ödeme Emri, Cebri İcra

1-GENEL OLARAK ÖDEME EMRİ

Kamu alacağının ödemeyle sonlandırılması alacaklı ile borçlu için en tatmin edici ve arzulanan yoldur. Ancak zamanaşımı, terkin gibi farklı yollarla da kamu alacağı ortadan kalkabilirdir. Kamu alacağının zorla tahsil edilmesi ise vadesinde ödenmemiş kamu alacağı için girişilen süreç yoluyla alacak-borç ilişkisinin sonlandırılmasıdır. Bu hukuki süreç kanunda öngörülen şartların gerçekleşmesiyle alacağına kavuşmak isteyen kamu alacaklısının, borcun usulüne uygun ödenmemesinin bir sonucu olarak kanunda belirtilen sınır ve usuller çerçevesinde kamu gücü kudretiyle yürüttüğü takip ve tahsili ifade eder.

Kamu alacağının vadesinde ödenmemesi borçlular aleyhine 6183 sayılı Kanunda yer alan cebri takibatın başlanılması hukuki sonucuna neden olacaktır. 6183 sayılı Kanun m.54’de yer alan “ödeme müddeti içinde ödenmeyen kamu alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur” hükmüyle şekillenen bu duruma bağlı olarak Kanunda 3 farklı cebri tahsil şekli öngörülmektedir. Buna göre; cebri tahsil, kamu borçlusu tahsil dairesine teminat göstermişse, teminatın paraya çevrilmesi yahut kefilin takibi, kamu borçlusunun borca yetecek miktarda malların haczinin paraya çevrilmesi veya borçlunun iflasının istenmesi suretleriyle gerçekleştirilebilmektedir. Cebri takip ve tahsil aşamalarının başlangıcı, vadesinde ödenmemiş olan kamu alacağına yönelik kamu borçlusunu borcunu ödemeye davet eden, ödeme emrinin çıkarılmış olmasıdır. Yazılı şekle tabi ödeme emri, takip ve tahsil sürecinin diğer aşamalarının işletilebilmesini olanaklı kılar. Ödeme emri olmadan girişilecek icra işlemleri hukuku aykırı olacaktır.

Ödeme Emri Örneği

2-ÖDEME EMRİNİN TANIMI VE MUHTEVİYATI

Ödeme emri, 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 15 gün içinde [1]borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir “ödeme emri” ile tebliğ olunur.

Ödeme emri, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre vadesinde ödenmeyen kamu alacakları için düzenlenir. Kamu borcunu vadesinde ödemeyenler adına vergi dairesince düzenlenen ödeme emri, borçlulara 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları konusunda yapılan bir bildirimdir.

Ödeme emrinin düzenlenmesi ile vergi dairesi aynı zamanda kamu alacağının tahsili için cebri tahsilat işlemlerine de başlamış sayılır. Ödeme emri, borç ilişkisinin mahkeme önüne taşınmadan kamu alacağının bir an önce sonuca bağlanması ve tahsil edilmesine odaklanmakta, buna yönelik cebri tahsil sürecini başlatarak borçluya son bir ödeme fırsatı veren belge olmaktadır.  Diğer taraftan ödeme emri aynı zamanda kamu idaresinin tek taraflı irade beyanı ile düzenlediği kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlemi ifade etmektedir.

Ödeme emrinde yer alan bilgiler aşağıdaki gibidir:

  • Borcun asıl ve fer’ilerinin (cezası, faizi, zammı gibi) türü ve tutarı,
  • Borcun nereye ödeneceği,
  • Süresinde ödenmeyen borcun vergi dairesince cebren tahsil edileceği,
  • Süresinde ödenmeyen borç ile ilgili mal bildiriminde bulunulması gerektiği,
  • Borçlunun mal bildiriminde bulunmadığı takdirde üç ayı geçmemek üzere hapisle tazyik
    olunacağı,
  • Gerçeğe aykırı mal bildirimde bulunduğu takdirde hapis ile cezalandırılacağı,
  • Ödeme emrine karşı hangi mahkemede dava açılabileceği.

 

3- ÖDEME EMRİNE İTİRAZ NEDENLERİ VE YOLLARI

183 sayılı Kanunun “ödeme emrine itiraz” başlıklı 58.maddesinde, ödeme emrine karşı açılabilecek davalarda ileri sürülebilecek iddialar üç noktada toplanmıştır. Bu iddialar aşağıda sayılmaktadır;

Borcun Olmadığı,

Borcun Kısmen Ödenmiş olduğu,

Zaman aşımına uğramış olduğu.

İdari yargılama usulü hukukunda genel olarak dava açma süreleri ( İdare Mahkemelerinde 60 gün; Vergi Mahkemelerinde 30 gün ) belirtilmiş ise de özel kanunlarda hüküm bulunması halinde ilgili kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğine dair usul hükmü dikkate alındığında 6183 sayılı Kanunun 58.maddesinde yer alan kuralların uygulanması gerekecektir. Buradan hareketle, 6183 sayılı Kanunun 58.maddesi hükümlerine göre kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs tarafından ödeme emrinin tebliği edildiği günü izleyen günden itibaren 15 gün içinde yetkili yargı merciinde dava açılması gerekmektedir.

Ödeme emrini alan kamu borçlusu, kefil veya temsilci eğer ödeme emrinin düzenlenmesine konu kamu alacağına daha önce eda etmiş ise, düzenlenen ödeme emrine karşı öncelikle 15 günlük süreyi kaçırmaksızın ödeme emrini düzenleyen idareye ödeme yaptığını kanıtlayan belgeler ile başvuruda bulunabilir. Ödeme yapıldığını kanıtlayan belgelerle ödeme emrini düzenleyen idareye başvurulduğunda, söz konusu idare borçlunun bu savını dikkate alarak ödeme emrini kaldırabilir. Bu durumda, yargıya taşınacak bir anlaşmazlık kalmamış olur. Ancak, idareye başvuru ihtiyari bir durumdur. Borçlu isterse bunu yapar veya yapmaz.

Kamu borçlusu idareye ödemeyi kısmen veya tamamen yaptığını kanıtlayıcı belgelerle başvuruda bulunmasına karşın, idare ödeme emrini düzeltmemekte direndiği takdirde,15 günlük süre dolmadan kamu borçlusu, kefil veya temsilci idare mahkemesinde ödeme emrinin iptali için dava açabilir. Ödeme emri vergi nedeniyle düzenlenmiş olduğu takdirde, itiraz edilecek mahkeme vergi mahkemeleridir. Borcun olmadığı savı, tahakkukun kaynağını oluşturan olgulara yönelik olmayacak, tersine borç doğmuş olmakla birlikte, bazı nedenlerle ortadan kalktığı, kaldırılması gerektiği ya da henüz istenebilir duruma gelmediği konularında olacaktır.

Bunlara örnek olarak; ölenin borcundan dolayı mirası red eden mirasçıya ödeme emri gönderilmesi; yasalar uyarınca red ve iadesi gereken vergilerle ilgili mahsup istemi varsa bu istem yerine getirilmeden borç için ödeme emri çıkarılması; usulüne uygun tebliğ edilmeyen vergi ve ceza ihbarnamelerine dayanarak ödeme emri düzenlenmesi; borç tümüyle ödenmiş olmasına karşın aynı borç için ödeme emri çıkarılması; vadesi gelmemiş ve ihtiyati tahakkuk koşulları oluşmamış bir kamu alacağı için ödeme emri düzenlenmesi vb. verilebilir.

Buraya kadar olan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, ödeme emri daha önceden tahakkuk ederek kesinleşen bir alacağın tahsili amacıyla düzenlendiği için artık bu safhada borcun kaynağı ve doğumu gibi hususların ileri sürülüp sürülemeyeceği hususu tartışmalıdır.

i-Böyle Bir Borcun Olmadığı Yönündeki İddialar: Kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlunun böyle bir borcunun olmadığını iddia edebilmesi için, borcun hukuken hiç doğmaması ya da borç doğduktan sonra tamamen ödenmesi veya başka bir nedenle ortadan kalkmış olması gerekmektedir.

ii-Borcun Kısmen Ödendiği Yönündeki İddialar: Bu gerekçe ile borçlu borcun varlığını kabul etmekte ancak borcun ödeme emri ile talep edilen tutar kadar olmadığını ileri sürerek dava açma hakkını kullanma yoluna gitmesine olanak sağlanmıştır.

iii-Borcun Zamanaşımına Uğradığı Yönündeki İddialar: Zamanaşımı kanunlarda belirlenmiş olan belli bir sürenin geçmesi nedeniyle bir hakkın elde edilmesi veya bir hakkın kaybedilmesidir. 6183 sayılı Kanunun 102.maddesi amme alacağının vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmemesi durumunda zamanaşımına uğrayacağını ayrıca para cezalarına ait zamanaşımının hususi kanunlarındaki hükümlere göre uygulanacağını 103 ve 104. maddelerinde ise tahsil zamanaşımının kesilmesi ve işlememesi durumları açıklanmıştır. İlgili maddelerdeki hususlara da dikkat edilerek borcun zamanaşımına uğradığı yönündeki iddia ile dava açma yoluna gidilmesi gerekir.

4-ÖDEME EMRİNE İTİRAZ YERİ VE SÜRESİ

6183 sayılı Kanun m.58’de kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, 15 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonunda itirazda bulunulabileceği yer almaktadır. 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun m.13 hükmüne göre, düzenlemede yer alan vergi itiraz komisyonu terimi vergi mahkemesi, itiraz terimi dava anlamına gelmektedir.

Ödeme emrine karşı dava açılması kamu alacağının tahsilini kendiliğinden durdurmamaktadır. İYUK, m.27/3 hükmü tahsil aşamasındaki bu dava için geçerli değildir. Tahsil sürecinin devam etmemesi isteniyorsa yürütme durdurma talep edilmelidir. Böyle bir karar alınmadığı müddetçe haciz işlemleri durmayacaktır.[2] Bu durumda talep halinde mahkeme, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleştiği kanaatindeyse yürütme durdurma kararı verebilecektir.

Dava açma nedenlerinin sınırlandırılmış olması farklı bir tartışmayı beraberinde getirmektedir. Buna göre, ödeme emrine karşı açılan davalarda, tarh, tebliğ ve tahakkuk aşamasında öne sürülmemiş iddia ve dava sebepleriincelenemeyecektir.78 Kamu borçlusu, uygulanan kanun hükmü, matrah, oran gibi tarh edilen verginin hukuki ve maddi dayanaklarını tarh işlemine karşı açtığı davalarda ileri sürmelidir. Ödeme emrine karşı açılan davalarda, dava sebeplerinin bu şekilde sınırlandırılması tahsil işlem ve aşamasının özelliğinden kaynaklandığı ifade edilmektedir. Buna göre tahsil işleminin tarh işlemine bağlı bir işlem niteliği taşıdığı değerlendirildiğinde, tarh işlemine yönelik sakatlık halleri bu aşamada halledilmiş olacak, miktarı belirlenmiş, istenebilir aşamaya gelmiş bir borç için sadece tahsile özgü, sınırlı sayıda dava nedeni olabilecektir.

Tüm bunların yanı sıra yine 58.maddesinde “itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağı %10 zamla tahsil edilir “ denilmektedir. Bu hükme göre ödeme emrine dava açan borçlunun tamamen veya kısmen haksız çıkması sonucunda haksız çıkılan tutar üzerinden ve kararın kesinleşmesi sonucu ayrıca %10 zam alınacaktır. Bu nedenle ödeme emrine dava açacak olan mükellefin maddenin bu hükmünü dikkate alarak dayanaktan yoksun ve geçerli bir gerekçe olmadığı müddetçe dava açmaması yerinde olur. Her ne kadar bu kanun hükmünün Anayasanın 2., 13., 36. ve 125. maddelerine  aykırılığı  savıyla iptali istemiyle AYM de dava konusu edilmiş olsa da AYM bu hükmün Anayasaya aykırı olmadığı kanaatine varmıştır.[3]

 

 SONUÇ

Kamu alacağının tahsiline yönelik işlemlere başlanabilmesinin ön koşulu ödeme emrinin tebliğidir. Ödeme emrine karşı kamu borçlularınca ileri sürülebilecek itiraz nedenleri sınırlı sayıdadır ve dava açma süresi normal idari işlemlere karşı açılan dava süresine göre daha kısa süreli tutulmuştur. Bunların nedeni genel olarak amme alacağının olabilecek en az masrafla ve sürede hazineye intikal ettirilmesidir. Ödeme emrine karşı açılan davalarda kamu borçlusu haksız çıkması durumunda ödemesi gereken “haksız çıkma zammı”  da kamu alacağının en kısa sürede tahsilinin sağlanması ve kamunun alacağının sürüncemede bırakılmasının önüne geçilmek amacıyla ihdas edilen bir kanun maddesidir. Bu düzenleme her ne kadar anayasaya aykırı olarak görülse de Anayasa mahkemesinin kararı bu tartışmaya son noktayı koymuştur.

Vergi Müfettişi Fırat İnsel

Sorularınız için: davavergi@gmail.com

Yasal Uyarı: Yazılar tamamen yazarın kişisel görüşleri olup başka hiçbir kişi veya kurumu bağlamaz. Sitemizde yayınlanan yazılar telif hakları nedeniyle izin alınmaksızın ve atıf yapılmaksızın kullanılamaz. Yapılan atıflarda, MÜKELLEFHABER / www.davavergi.com adreslerinin belirtilmesi zorunludur.

 

[1] 7061 sayılı Kanun’un 9. Maddesi “6183 sayılı Kanunun 15 inci, 55 inci, 56 ncı ve 60 ıncı maddelerinde ve 58 inci maddesinin birinci ve yedinci fıkralarında yer alan “7” ibareleri “15” şeklinde değiştirilmiştir

[2] Yürütme durdurma kararı için davacıdan teminat alınır. Ancak mahkeme teminat aranmaksızın da yürütme durdurma kararı verebilir. ödeme emri etkisi uygulanmakla tükenecek bir idari işlem olduğundan yürütme durdurma kararı verilmeden önce idarenin savunmasının alınmasına gerek yoktur. ödeme emrine karşı dava açıldığında teminat gösterilmek şartıyla yürütmenin duracağını öngören 6183 sayılı Kanunun 58’inci maddesinin icra hukukunun temel ilkelerine göre belirli bir mantığı bulunmaktadır ve 2577 sayılı Kanun 27 inci maddesindeki “tahsilat işlemlerinde yürütme durmayacağı” hükmünün, ödeme emri dışındaki haciz tatbiki, ihtiyati haciz vb. işlemlerle sınırlı olarak anlaşılması gerekmektedir. ödeme emri aleyhine yürütme durdurma talepli olarak dava açıldığında, şayet istinaf ve temyize başvurulmuşsa yürütme durdurma talebi hakkında yargı merciin kararı oluşuncaya kadar, yürütmenin kendiliğinden durmasını sağlayacak İYUK, m.27’de bir hükme yer verilmelidir.

[3] 3.2.2011 tarihli ve 2011/29 sayılı AYM kararı” 21.7.1953 günlü, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 58. maddesinin beşinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 3.2.2011 gününde karar verildi.”

Daha Fazla Bilgi Almak İçin Bizi Arayabilirsiniz:
WhatsApp chat