Vergi davaları,Vergi danışmanı
trende

VERGİ MAHKEMELERİNDE KİMLER DAVA AÇABİLİR ? VERGİ YARGISINDA DAVA AÇMA EHLİYETİ

VERGİ MAHKEMELERİNDE KİMLER DAVA AÇABİLİR ? VERGİ YARGISINDA DAVA AÇMA EHLİYETİ

İdari Yargılama Hukuku içerisinde idare ve vergi mahkemelerine açılan davalarda dava konusu esasa girilmeden önce incelenen belli konular vardır. Bunlardan biri davanın, dava açma yetkisi bulunan kişi tarafından açılıp açılmadığıdır. Yetkili olmayan kişilerce açılan davalara ilişkin esas hakkında bir değerlendirme yapılmadan ehliyet yönünden red kararı verilecektir. Dava ve taraf ehliyeti genel hatları ile Medeni Kanunda yer almaktadır. Medeni kanunda yer alan düzenlemelerin ve tanımların bir çoğunun idari yargılama için de kabul edildiği söylenebilir. Ancak bazı özel hususlar genel hükümlerden farklı tutulmuş ve mevzuatta kendine ayrı bir yer bulmuştur. Vergi mahkemelerinde kimlerin dava açabileceği İYUK ve VUK ve ilgili diğer kanunlarda yer almaktadır. İlk olarak İYUK

  1. Madde de yer alan

 

“a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

 

  1. b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, “

 

İbareleri ile menfaatleri ihlal edilen ve kişisel hakları doğrudan etkilenenlerin dava açabileceklerini anlamaktayız. VUK 377. Madde de

 

” Mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenler, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilirler.

 

Vergi dairesi tadilat ve takdir komisyonlarınca tahmin ve takdir olunan matrahlara karşı vergi mahkemesinde dava açabilir.

 

Belediyelerde dava açma yetkisini belediye adına varidat müdürü, olmayan yerlerde hesap işleri müdürü veya o görevi yapan kullanır.

 

(Değişik fıkra: 04/12/1985 – 3239/34 md.;Değişik fıkra: 28/03/2007-5615 S.K./20.mad) Vergi dairesi başkanlıkları ile vergi daireleri, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığınca belirlenen tutarları aşan davalarda Gelir İdaresi Başkanlığının (İl özel idareleri ile belediyeler, valilerin) muvafakatını almadan vergi mahkemesi kararları aleyhine temyiz yoluna gidemezler.

 

(Ek fıkra: 04/12/1985 – 3239/34 md.;Değişik fıkra: 28/03/2007-5615 S.K./20.mad) Gelir İdaresi Başkanlığı, tespit edeceği hadlerle sınırlı olmak şartıyla, muvafakat verme yetkisini vergi dairesi müdürlüklerinin taraf bulunduğu davalar için vergi dairesi başkanlıklarına ve/veya defterdarlıklara devredebilir. “

 

Anlıyoruz ki mükellefler, vergi sorumluları, ceza muhatapları, kendisine ödeme emri düzenlenenler, ihtiyati tahakkuk ihtiyati haciz işlemine maruz kalanlar, AATUHK uyarınca icra işlemine uğrayanlar, AATUHK hükümleri sebebiyle menfaati ihlal edilenler, Gümrük vergisine taraf olanlar, Emlak vergisine taraf olanlar, vergi dairesi veya takdir komisyonlarında yapılan tarhiyatlar sebebiyle menfaati ihlal edilenler dava açabilecek kişilerdir.

 

Ancak bu kişiler gerçek kişiler ise kendileri veya avukatları dava açabilir ve takip edebilir. Velayet ya da vesayet altında bulunmaları halinde ise genel hükümler uygulanır ve veli, vasi ya da bunlar tarafından yetkilendirilen avukat tarafından dava açılabilir. Nitekim bu hususta Danıştay 4. Dairesi 28.03.2005 tarihli 2004/632 esas 2005/469 karar sayılı kararında ” Vesayet altında bulunan davacı adına vasi tarafından vesayet makamından izin alınarak dava açılıp açılmadığı hususu araştırılmadan uyuşmazlığın esası incelenerek karar verilemez. ” ifadeleri ile dava ehliyetine dikkat çekmiş ve vesayet altında bulunan tarafın dava açma işlemini doğrudan yapamayacağını belirtmiştir.

 

18 YAŞINDAN KÜÇÜK MÜKELLEFLER DAVA AÇABİLİR Mİ ?

 

VUK 9. Madde “Mükellefiyet ve vergi sorumluluğu için kanuni ehliyet şart değilidir. ” ifadesi yer almaktadır ve böylece 18 yaşından küçüklerin mükellef ve vergi sorumlusu olmaları yönünde kanunen bir engel yoktur. Mükellef olanın dava ehliyetinin var olduğu akla gelse de kanunun 10. Maddesi

 

“Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir”. İfadelerine yer vermiştir.

 

Dolayısıyla VUK uyarınca küçükler ve kısıtlıların mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin dahi kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği hüküm altına alınmışken, bu durumdakilerin kendi adlarına dava açabilme ehliyetlerinin bulunduğunu iddia etmek de mümkün değildir. Uygulamaya bakıldığında da küçüklerin ve kısıtlıların adlarına kanuni temsilcileri tarafından vergi davaları açıldığı görülmektedir.

 

ORTAKLAR DAVA AÇMAYA YETKİLİ MİDİR ?

 

Tüzel kişiler ise dava açma hakkını diğer tüm işlemlerde olduğu gibi yasal temsilcileri veya avukatları aracılığıyla kullanırlar. Tüzel kişiliğin yani şirketlerin temsili konusunda Türk Ticaret Kanunu hükümlerinden yararlanılacak ve ehliyet incelemesi yapılırken dikkate alınacaktır. Danıştay 4. Dairesi 22.12.1995 tarihli 1995/2691 esas 1995/5785 karar sayılı kararında da TTK dan yola çıkarak davacının şirkette tek ortak kalması ile müdür yetkisini taşıması ve şirketle bütünleşmesi dikkate alınmadan ihbarnamenin şirket adına düzenlendiğinin kabulü ile tebligatı alan ortak yönünden hiç bir hukuki sonuç doğurmayacağından bahisle davanın ehliyet yönünden reddinde isabet görülmemiştir.

 

ADİ ORTAKLIKTA KİM DAVA AÇABİLİR ?

 

Tüzel kişiliği olmayan adi ortaklıklarda ise ortaklardan her biri ya da temsilcileri tarafından dava açılabileceği yine hüküm altına alınmıştır. Vergi Dairesi işlemlerinde bazen ortaklığın muhatap alındığını bazen de ortaklardan sadece birinin adının yazıldığı görülmektedir. Bu karışıklık henüz tam anlamıyla çözülememiş olsa da davaya konu edilen ihbarnamede muhatap olarak yer alanın davayı açmaya yetkili olduğu değerlendirmesine daha sık karşılaşıldığı dikkate alınmalıdır.

 

TASFİYE EDİLMİŞ ŞİRKET ADINA ORTAKLAR DAVA AÇABİLİR Mİ?

 

Tüzel kişiliği bulunan şirketler bakımından da dava ehliyeti benzer bir karışıklığa sebep olmaktadır. Nitekim tüzel kişiliği sona ermiş şirketler yönünden kişiliğin sona ermesinden sonra şirket adına işlem tesis edilmesi ve temsil edilmesi hukuken mümkün değildir. Bunun yanı sıra kişiliğin sona ermesinden önce doğmuş borçlara yönelik işlemlerden kimlerin sorumlu olacağı ve ihbarnamelerin şirket adına mı ortaklar adına mı düzenleneceği de karışıklığa yol açmaktadır. 213 sayılı VUK 10. Maddesine 7103 sayılı Kanunun 9. Maddesi ile ;

 

“Tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükelleflerin, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işlemi, müteselsilen sorumlu olmak üzere, tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden, tasfiye dönemi için tasfiye memurlarından herhangi biri adına yapılır. Limited şirket ortakları, tasfiye öncesi dönemlerle ilgili bu kapsamda doğacak amme alacaklarından şirkete koydukları sermaye hisseleri oranında sorumlu olurlar. Şu kadar ki bu fıkra uyarınca tasfiye memurlarının sorumluluğu, tasfiye sonucu dağıtılan tutarla sınırlıdır. ” eklenmiştir.

 

Bu hususta Danıştay 4. Dairesi 14.01.1998 tarihli 1997/3219 esas 1998/81 karar sayılı kararında ” Davacı şirketin tasfiye edilerek ticaret sicili kaydının silinmesiyle tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeniyle dava konusu vergi borcunun şirket ortağı sorumlu tutularak kendisinden takibi mümkün olacağından, menfaati bu nedenle ihlal edilen ortağın şirketin vergi borcundan dolayı dava açama hakkı doğmaktadır. Şirket ortağı tarafından açılan davayı ehliyet yönünden reddeden mahkeme kararında isabet görülmemiştir. ” yer alan ibareler ile tasfiye öncesinde doğmuş borçlar bakımından şirket ortakları sermaye hisseleri oranından sorumlu tutulduklarından dava açma haklarının olduğu açıktır.

 

Başta da belirtildiği gibi vergi mahkemelerine kimlerin dava açabileceği büyük çoğunlukla Medeni kanunda yer alan genel düzenlemelere göre değerlendirilmektedir. İdari Yargılama Hukukunda yer alan davanın taraf yönünden reddedilmesi kararı mükellefler açısından hak kayıplarına sebep olabilecek önemli bir husustur. Dolayısıyla dava açmak isteyen taraf ve sahip olunan özel durumlar dikkatle incelenmelidir.

 

 

 

Av. NESLİHAN BOSTANCI

 

Sorularınız için: davavergi@gmail.com

Yasal Uyarı: Yazılar tamamen yazarın kişisel görüşleri olup başka hiçbir kişi veya kurumu bağlamaz. Sitemizde yayınlanan yazılar telif hakları nedeniyle izin alınmaksızın ve atıf yapılmaksızın kullanılamaz. Yapılan atıflarda, MÜKELLEFHABER / www.davavergi.com adreslerinin belirtilmesi zorunludur.

Daha Fazla Bilgi Almak İçin Bizi Arayabilirsiniz:
WhatsApp chat