VUK 153/A ve Mükellefiyet Kaydının Açılmaması Uygulama

Vergi idaresi, kayıt dışı ekonomi ile mücadeleyi vergi sisteminin temel hedeflerinden biri olarak benimsemektedir. Bu kapsamda, ticari, zirai veya mesleki faaliyet yürüttüğü halde mükellefiyet tesis ettirmeyen kişilerin tespiti halinde resen mükellefiyet tesis edilmekte ve vergisel yükümlülüklerin yerine getirilmesi talep edilmektedir. Vergi denetim mekanizmalarının etkinleştirilmesi, vergi kayıp ve kaçağının önlenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.
Ancak son yıllarda uygulamada dikkat çeken önemli bir sorun ortaya çıkmıştır. Vergi mükellefi olmak isteyen bazı kişilerin işe başlama bildirimleri, vergi daireleri tarafından kabul edilmemekte ve bu kişilerin faaliyete başlamalarına izin verilmemektedir. Bu durum, özellikle geçmişte sahte belge düzenleme iddiası ile ilişkilendirilen kişi ve şirket ortakları açısından ciddi hukuki ve ekonomik sonuçlar doğurmaktadır.
Söz konusu uygulamanın temel dayanağı, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 153/A maddesidir. Vergi Usul Kanunu 153/A maddesi, sahte belge düzenleme fiili nedeniyle mükellefiyet kaydı silinen kişilerin yeniden mükellefiyet tesis ettirebilmelerini teminat şartına bağlayan özel bir düzenleme getirmiştir. 153/A uygulaması, sahte belge ile mücadelede idarenin elindeki en güçlü araçlardan biri olarak öne çıkmaktadır.
Günümüzde vergi uyuşmazlıklarının önemli bir bölümü sahte fatura düzenleme ve kullanma iddialarından kaynaklanmaktadır. Vergi incelemelerinde ve vergi yargısı önünde görülen davalarda sahte fatura konusu, mükellefler ile idare arasındaki ihtilafların merkezinde yer almaktadır. Bu nedenle 153/A teminat uygulaması, yalnızca idari bir düzenleme değil, aynı zamanda mükellef hakları, ölçülülük ilkesi ve hukuk devleti ilkesi bakımından da dikkatle değerlendirilmesi gereken bir konudur.
SAHTE BELGE VE SAHTE FATURA KAVRAMI
Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde sahte belge ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kavramları açık ve ayrıntılı biçimde tanımlanmıştır. Buna göre, gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgeler muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olarak kabul edilmektedir. Gerçek bir muamele veya durum bulunmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgeler ise sahte belge olarak nitelendirilmektedir.
Bu tanımlar çerçevesinde, gerçeği yansıtmayan faturaların sahte fatura kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Uygulamada sahte fatura kavramı, mükellefler arasında yaygın olarak “naylon fatura” şeklinde ifade edilmektedir. Ancak hukuki anlamda sahte fatura nitelendirmesi, yalnızca idarenin kanaatine dayanılarak yapılamaz.
Bir faturanın idari anlamda sahte fatura sayılabilmesi için, vergi incelemesine yetkili kişilerce düzenlenmiş bir vergi tekniği raporunun bulunması zorunludur. Hukuki anlamda sahte fatura kabulü ise, vergi yargılaması sonucunda Vergi Mahkemelerince bu faturaların sahte olduğuna ilişkin gerekçeli bir karar verilmesiyle mümkündür. Dolayısıyla sahte fatura tespiti, ciddi usul ve esas şartlarına bağlıdır.
SAHTE FATURA DÜZENLEME VE VERGİ UYUŞMAZLIKLARININ ARTIŞI
Son yıllarda sahte fatura düzenleme ve kullanma fiillerine ilişkin vergi incelemelerinde belirgin bir artış yaşanmaktadır. Bu durumun temel sebepleri arasında, elektronik fatura sistemlerinin yaygınlaşması, veri analiz tekniklerinin gelişmesi ve vergi idaresinin risk analizine dayalı denetim anlayışını benimsemesi yer almaktadır.
Sahte fatura iddiası ile yapılan tarhiyatlar, yüksek tutarlı vergi asılları ve vergi ziyaı cezaları içermektedir. Bu nedenle mükellefler açısından sahte fatura isnadı, yalnızca mali bir yük değil, aynı zamanda ticari itibar ve faaliyetin devamlılığı bakımından da ağır sonuçlar doğurmaktadır. İşte bu noktada 153/A uygulaması, sahte belge düzenleme iddiasının idari sonuçlarını daha da ağırlaştıran bir mekanizma olarak karşımıza çıkmaktadır.
SAHTE FATURA DÜZENLEYEN ŞİRKETLERDE ESKİ ORTAKLARIN DURUMU
Şirketler, tüzel kişilikleri nedeniyle yürüttükleri faaliyetlerden sorumludur. Vergi mevzuatı uyarınca özellikle limited şirketlerde, devreden ve devralan ortaklar bakımından müteselsil vergisel sorumluluk halleri düzenlenmiştir. Ancak sahte fatura düzenleme iddiası söz konusu olduğunda, bu sorumluluk ilişkileri çok daha karmaşık bir hal almaktadır.
Örneğin, geçmiş yıllarda ortak olduğu bir şirkette sahte fatura düzenlendiği iddia edilen bir kişi, söz konusu fiillerin işlendiği dönemde şirketin kanuni temsilcisi olmasa dahi, ilerleyen yıllarda ciddi yaptırımlarla karşı karşıya kalabilmektedir. Tarhiyatın şirket tüzel kişiliğine tebliğ edilmesi ve dava açılmaması halinde borçlar kesinleşmekte, şirketten tahsil edilemeyen alacaklar ortaklara yöneltilebilmektedir.
Bu durumun en sorunlu yönlerinden biri, eski ortağın tarhiyat sürecinde fiilen savunma yapma imkanının bulunmamasıdır. Tebligatların şirket yetkilisine yapılması, eski ortağın Vergi Mahkemesi nezdinde dava açma hakkını kullanamamasına yol açmaktadır. Buna rağmen borçların kesinleşmesi halinde eski ortak, vergisel sorumlulukla karşı karşıya kalmaktadır.
Sorunun bir diğer boyutu ise, eski ortağın ilerleyen yıllarda yeni bir ticari faaliyete başlamak istemesi halinde ortaya çıkmaktadır. Geçmişte ortak olduğu şirket hakkında sahte fatura düzenleme tespiti bulunması nedeniyle, Vergi Usul Kanunu 153/A kapsamında yeni mükellefiyet tesisine izin verilmemesi uygulamada sıkça karşılaşılan bir durumdur.
VERGİ USUL KANUNU 153/A DÜZENLEMESİNİN AMACI
Vergi Usul Kanunu’na 2013 yılında eklenen 153/A maddesi, münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettiren ve bu nedenle mükellefiyet kaydı terkin edilen kişiler bakımından özel bir rejim öngörmektedir. Bu düzenlemenin temel amacı, sahte belge düzenleme fiilinin önlenmesi ve caydırıcılığın artırılmasıdır.
Sahte belge düzenleme ve kullanma fiilleri, vergi sistemine duyulan güveni zedeleyen ve kamu gelirlerinde ciddi kayıplara yol açan eylemler olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle kanun koyucu, klasik cezai ve idari yaptırımların yanı sıra, 153/A teminat uygulaması ile önleyici bir mekanizma oluşturmayı hedeflemiştir.
153/A MADDESİNİN MEVZUAT İÇERİĞİ
Vergi Usul Kanunu’nun 153/A maddesinin birinci fıkrasında, sahte belge düzenleme fiilinin vergi inceleme raporu ile tespit edilmesi ve mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediğinin belirtilmesi halinde, mükellefiyetin vergi dairesince terkin edileceği düzenlenmiştir.
Aynı maddede, bu kişilerin yeniden işe başlama bildiriminde bulunmaları halinde, mükellefiyet tesis edilebilmesi için tüm vergi borçlarının ödenmiş olması ve belirli tutarda teminat verilmesi şartı getirilmiştir. Teminat tutarı, 6183 sayılı Kanun’un 10. maddesinde sayılan türlerden olmak üzere, belirlenen asgari tutardan ve sahte belgelerde yer alan toplam tutarın belirli bir oranından az olamaz.
Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, 478 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile açıklanmıştır. Bu tebliğde, teminatın türü, kapsamı ve iade şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenlemeler yer almaktadır.
TEMİNAT UYGULAMASININ KAPSAMI VE KİŞİLER
153/A teminat uygulaması yalnızca mükellefiyet kaydı terkin edilen kişileri değil, bunlarla doğrudan veya dolaylı şekilde ilişkili olan kişi ve kuruluşları da kapsamaktadır. Serbest meslek erbabı, şahıs işletmesi sahipleri, adi ortaklık ortakları, ticaret şirketlerinin kanuni temsilcileri ve yönetim kurulu üyeleri bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Ayrıca, ticaret şirketlerinde sermayenin belirli bir oranına sahip olan gerçek veya tüzel kişiler ile bu kişilerin ortak olduğu veya yöneticisi olduğu diğer teşebbüsler de 153/A uygulamasının kapsamına dahil edilmektedir. Sahte belge düzenleme fiiline iştirak eden meslek mensupları da bu düzenleme çerçevesinde teminat uygulaması ile karşı karşıya kalabilmektedir.
UYGULAMADA YAŞANAN HUKUKİ SORUNLAR
Uygulamada 153/A kapsamında teminat istenebilmesi için iki temel şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Birinci şart, sahte belge düzenleme fiilinin mükellef nezdinde yürütülen vergi incelemesi sonucunda düzenlenen raporla tespit edilmiş olmasıdır. İkinci şart ise, tarh edilen vergi ve kesilen cezaların kesinleşmiş olmasıdır.
Kesinleşmeden anlaşılması gereken, tarhiyatın Vergi Mahkemesi nezdinde dava konusu yapılmaması veya dava açılmışsa tüm olağan kanun yollarının tüketilmesi suretiyle hukuken kesinleşmesidir. Ancak uygulamada, kesinleşme şartı tam olarak gerçekleşmeden teminat talep edildiği veya mükellefiyet tesisinin reddedildiği durumlarla karşılaşılabilmektedir.
Bu tür uygulamalar, hukuki güvenlik ilkesini ve mükelleflerin hak arama özgürlüğünü zedelemektedir. Özellikle eski ortaklar ve kanuni temsilciler bakımından, fiilen savunma imkanı tanınmadan ağır sonuçlar doğuran uygulamalar ortaya çıkmaktadır.
HUKUK DEVLETİ İLKESİ VE ÖLÇÜLÜLÜK SORUNU
153/A uygulamasının değerlendirilmesinde hukuk devleti ve ölçülülük ilkeleri büyük önem taşımaktadır. Sahte fatura ile etkin mücadele edilmesi elbette gereklidir. Ancak bu mücadelenin, masumiyet karinesi ve bireysel sorumluluk ilkeleri gözetilerek yürütülmesi zorunludur.
Her mükellefin potansiyel sahte belge düzenleyicisi gibi değerlendirilmesi, hukuki güvenliği zedeleyen ve ticari hayatı olumsuz etkileyen sonuçlar doğurmaktadır. Özellikle geçmişte şirket ortağı olan ve fiilen sahte belge düzenleme fiiline katılmayan kişilerin, 153/A uygulaması nedeniyle ticari faaliyetlerinin engellenmesi ölçülülük ilkesine aykırıdır.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Sahte fatura ile mücadele, vergi sisteminin sağlıklı işleyebilmesi açısından zorunludur. Ancak bu mücadelede kullanılan araçların, mükellef haklarını aşırı şekilde sınırlamaması gerekmektedir. Vergi Usul Kanunu 153/A maddesi, amacına uygun ve ölçülü şekilde uygulanmadığı takdirde ciddi hak ihlallerine yol açabilmektedir.
Özellikle geçmişte şirket ortağı olan, vergisel işlemler kendisine tebliğ edilmeden hukuki sonuçlara katlanmak zorunda bırakılan mükelleflerin, gerçek ve meşru ticari faaliyetlerinin engellenmemesi gerekmektedir. 153/A uygulamasının, sahte belge ile mücadele amacını aşacak şekilde geniş yorumlanması, hukuk devleti ilkesine aykırı sonuçlar doğuracaktır.
Bu nedenle, 153/A teminat uygulamasının idare ve yargı tarafından mükellef hakları gözetilerek, somut olayın özelliklerine göre ve ölçülülük ilkesi çerçevesinde uygulanması büyük önem taşımaktadır.
Sahte Fatura (Naylon Fatura) Suçlarında Zamanaşımı Nedir?
📍 İstanbul
📞 Telefon: 0 (5xx) xxx xx xx
📧 E-posta: davavergi@gmail.com
🗓 Çalışma Günleri:
Pazartesi – Cuma
09:00 – 18:00
📌 Vergi incelemeleri, sahte fatura iddiaları, 153/A teminat uygulamaları ve vergi davaları hakkında hukuki destek almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Yasal Uyarı: Yazı tamamen yazarın kişisel görüşlerini içermekte olup herhangi bir kişi veya kurumu bağlamaz. İzinsiz ve atıfsız kullanılamaz. Atıf yapılması halinde MÜKELLEFHABER ve www.davavergi.com adreslerinin belirtilmesi zorunludur.