Vergi davaları,Vergi danışmanı
trende

VERGİLENDİRME SÜREÇLERİNİN HUKUKİ DEĞERLENDİRMESİ

VERGİLENDİRME SÜREÇLERİNİN HUKUKİ DEĞERLENDİRMESİ

VERGİ NEDİR?

Vergi; devletin kişi ya da kurumlardan, kamusal hizmetlerin yapılabilmesi amacıyla, herkesin ödeme gücüne göre farklı yükümlülük sahibi olduğu, zorunlu olarak alınan ve hukuki cebir altında karşılıksız olarak tahsil ettiği ekonomik değerler olarak tanımlanabilir.
Günümüzde hemen hemen herkes bir şekilde dolaylı veya dolaysız vergilerle muhatap olmaktadır. Vergiden kaçınmak adeta mümkün değildir.
Vergilendirme işlemi bir idari işlem olduğu için idari işlemler için geçerli olan hukuki özelliklere sahip olması gerekmektedir. Hukuka aykırı vergilendirme işlemleri vergi mahkemeleri, Danıştay gibi vergi yargısı mercilerinde açılacak vergi davaları sonucunda iptal edilebilir.

VERGİLENDİRME SÜRECİ

Vergi yasaları ile konusu, mükellefi, matrahı ve tarifesi olan bir verginin, toplanabilmesi için birtakım işlemlerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Öncelikle bu ön koşullar gerçekleşmez ise sonrasında vergilendirme işlemlerine geçilmesi söz konusu bile olamaz.

Ön koşullar ise:
Ortada vergiyi koyacak bir vergi yasasının bulunması (verginin yasallığı ilkesi),
Vergi yasasının o yıl içinde uygulanabilmesi için bütçe kanununda yer almış olması,
Vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi.

Bu koşullar gerçekleştikten sonra asıl vergilendirme işlemleri başlar.
Vergilendirme işlemi, idari bir işlemdir ve vergi idaresi tarafından yerine getirilir.

VERGİYİ DOĞURAN OLAY

Vergi idaresince vergi alacağının istenebilmesi için öncelikle vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi gerekmektedir. Vergi alacağı ile vergi doğumunun bağlandığı olaya, vergiyi doğuran olay denir. Vergiyi doğuran olay, soyut bir kavram olan vergi ile verginin yükümlüsü arasında somut bir bağlantı kurarak vergi alacağının doğmasına sebep olur.

Vergiyi doğuran olay, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) Madde 19 gereğince; ‘’Vergi alacağı, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekamülü ile doğar.’’ maddesine bağlı olarak da verginin alacağı ‘’mükellef’’ bakımından vergi borcunu teşkil etmektedir.

Örneğin, gelir vergisinin ana konusu gelirdir. Fakat, gelir üzerinden vergi alınabilmesi için, ilk önce ortada bir gelirin elde edilmiş olması gerekir. Gelirin elde edilmiş sayıldığı an, vergiyi doğuran olaydır.

Vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi ile doğan bu soyutluk, vergilendirme aşamalarından geçtikçe somut bir hale dönüşmektedir. Yani soyut olan vergi borcunun, somut bir borca dönüşebilmesi için vergilendirme süreçlerinden (tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsil) geçmesi gerekmektedir. Ayrıca vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasaklanmış olması, vergi yükümlülüğünü ve sorumluluğunu ortadan kaldırmaz (VUK, md.9/2). Söz gelimi yasaklanan faaliyetler, vergi dışında tutulduğu takdirde, vergilendirmede genellik ve eşitlik ilkesine ters düşülecek ve vergi adaleti de zedelenecektir.

Vergiyi doğuran olay gerçekleşmez ise vergi borcu, ya da alacağı doğmaz.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 19.1.2022 tarih ve E: 2020/1007 K: 2022/15 sayılı kararı şu şekildedir:

“Dosyanın incelenmesinden bandrolsüz ve kaçak sigaralar, davacının ikametgahı olduğu hususunda ihtilaf bulunmayan evin içerisinde ele geçirildiğinden ve davacının söz konusu evi kendisi kullanmayıp başkasına kiraya verdiğine ilişkin somut tespit de bulunmadığından bulundurma fiilinin davacının şahsında gerçekleştiği anlaşılmıştır.

Bu nedenle 4760 sayılı Kanun’un 13. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca bulunduran sıfatıyla davacı adına tarh edilen vergi ziyaı cezalı özel tüketim vergisini kaldıran mahkeme kararına yöneltilen istinaf istemini reddeden Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.”

4T KURALI

VERGİNİN TARHI

Vergi tarhı; 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) Madde 20 gereğince;
‘’Verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muameledir.’’ Şeklinde tanımlanmıştır.
Matraha vergi oranının uygulanması vasıtasıyla vergi borcunun hesaplanmasına tarh denir. Tarh işlemi bir idari işlemdir, bu yüzden vergi idaresi tarafından yapılmaktadır.
Tarh işlemi, mükellefin beyanı üzerine (beyan üzerine tarh) ya da 2 vergi idaresi tarafından yapılır.
a. Beyan üzerine tarh
Yükümlü tarafından, vergi matrahı saptanıp bildirilir. Türk vergi sisteminde de ilke olarak beyan esası geçerlidir. Tarh, beyan usulünde tebliğ ve tahakkuk ile gerçekleşir. Matrah bizzat yükümlünce saptanmış olduğundan, yükümlünün bir itirazının bulunmayacağı gerekçesiyle vergi, bu usulde tarhiyatla birlikte tahakkuk da edilmiş sayılır; ayrıca beyan üzerine tahakkuk fişi de kesilir. Bu usulde tarh-tebliğ-tahakkuk aşamaları da aynı anda tamamlanmış olur. Stopajla alınan vergilerde ise sorumlu tarafından beyanname verildiğinde tarh ve tahakkuk etmiş olur.
Beyan üzerine tarh işlemlerinde mükellef dava açamaz ve uzlaşma talebinde bulunamaz. Mükellef sadece hata var ise düzeltme talebinde bulunabilir. Günümüzde elektronik ortamda da beyanname verilebilmekte ve vergi, tarh ve tahakkuk ettirilebilmektedir.
b. Vergi İdaresi Tarafından Tarh
Eğer mükellefler beyanname usullerinin gereklerini yerine getiremezse, vergi borçları vergi idaresi tarafından tarh edilir.
Vergi idaresi tarafından tarh edildiği haller;
İkmalen Vergi Tarhı: VUK madde 29 uyarınca; “İkmalen vergi tarhı, her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye müteallik olarak meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesidir.’’ Bu tanıma göre, verilmiş olan beyannamede matrah farkı tespit edilir ise tekrar vergi tarh edilir. İkmalen vergi tarhına başvurulabilmesi için; daha önceden bir vergi tarh edilmiş olması gerekir. İkmalen vergi tarhında zam, faiz ve ceza da söz konusudur. Gerçekleşen tarh, mükellefe ihbar edildikten sonra, mükellefin tarh işlemine karşı yapabileceği 30 günlük bir dava süresi olacaktır.
Re’sen Vergi Tarhı: VUK Madde 30’da öngörüldüğü üzere vergi matrahının tamamen veya kısmen tespiti imkân dahilinde olmayan hallerde re’sen vergi tarhı yapılacaktır.
VUK Madde 30, Fıkra 2’de sayılan hallerde de vergi matrahının tespitinin mümkün olmadığı kabul edilmektedir. Eğer yasal zamanında beyanname verilmeyip, verilen beyannamede matraha ilişkin bilgilerin gösterilmedi ise, beyannameler mali müşavir veya yeminli mali müşavir gibi benzer meslek erbaplarına imza ve tasdik ettirilmedi ise, kanunen tutulması zorunlu defterler tutulmayıp veya tasdik ettirilmedi ise, ya da inceleme elemanına ibraz edilmedi ise, defter ve belgelerin eksik, usulsüz ve karışık olduğu durumlar söz konusu ise defter ve beyannamelerin gerçeği yansıtmadığına dair kanıt bulundu ise re’sen vergi tarhına başvurulur.
Re’sen tarh, takdir komisyonu ya da vergi inceleme elemanlarının raporları üzerine yapılır. Süresi geçtikten sonra verilmiş beyannamelerde ise tarhiyat, gösterilen matrah üzerinden yapılır ve tekrar takdir komisyonuna gönderilmez. Ancak vergi incelemesi başladıktan ya da takdir komisyonuna görev verildikten sonra verilen beyannameler için bu hüküm uygulanmamaktadır.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 15/12/2021 tarih E: 2020/270 K:2020/1841 sayılı kararı şu şekildedir:

“Kanun’da takdir komisyonuna başvurulmasına bağlanan ve belirlilik ve öngörülebilirlik arz eden hukuki sonuç zamanaşımının durması olduğundan, takdir komisyonuna sevkle tarh zamanaşımının durduğunun kabulü gerekmektedir. Somut olayda takdir komisyonu kararlarının idareye tevdii üzerine ihbarnamelerin kalan süre içinde tebliğ edildiği anlaşıldığından cezalı tarhiyatların zamanaşımına uğramadığı sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan, dava konusu edilebilir nitelikteki tarh işleminin dayanağı olan takdir komisyonu kararının alındığı tarih itibarıyla re’sen tarh nedeninin bulunmasının gerekli ve yeterli olduğu açıktır.

Bu nedenle takdir komisyonu kararının verildiği tarih itibarıyla re’sen tarh nedeninin bulunup bulunmadığı ve re’sen takdir edilen matrahın hukuka uygun olup olmadığı hususları da araştırılarak işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken dava konusu vergi ve cezaların zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle verilen temyize konu ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.”

İdarece Vergi Tarhı: Re’sen ve ikmalen tarh dışındaki durumlarda, genellikle beyannamesiz vergilerde ya da vergisel ödevler yerine getirilmediğinde idare tarafından yapılan tarhiyattır.
Örneğin: Emlak vergisi beyanının verilmemesi üzerine, ya da vergi karnesi alınmayan durumlarda idarece tarhiyat yapılır.

VERGİNİN TEBLİĞİ

Tarh edilen verginin, yetkili kurum ya da makam tarafından yükümlüye ya da sorumlusuna yazı ile bildirilmesine tebliğ denir. Eğer tahakkuk fişi kesilmişse, tekrar tebliğe gerek kalmaz.
Vergilerin tarh ve tahakkuku aşamalarında Tebligat Kanunu hükümleri değil de Vergi Usul Kanununun tebligata ilişkin hükümleri geçerlidir.
213 Sayılı VUK/Madde 21’e göre tebliğ: ‘’Vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir.’’ şeklinde tanımlanmıştır.
Ayrıca, işbu hususa dair, 213 Sayılı VUK/Madde 94, ‘’Tebliğ mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılır. Tüzel kişilere yapılacak tebliğ, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılır. Tüzel kişilerin müteaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılması kafidir.’’ açıklamasıyla tebliğin kimlere yapılacağını özetlemiştir.
Tebliğ, kendisine tebligat yapılacak kimse bulunmaz ise ikametgâh adresinde bulunanlardan birine ya da işyerlerinde çalışan reşit ve kayıtlı birine yapılır. Muhatap yerine tebliğ yapılacak kimsenin, 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekmektedir. Yükümlü yerine geçen veli, vasi veya kayyım gibi vergi sorumlusu birden fazla olursa, tebliğ bunlardan yalnız birine yapılabilir. (VUK/Ek: 30/12/1980-2365/18 md.)
VUK, 4 çeşit tebliğ usulüne yer vermiştir. Bunlar; posta ile tebliğ, memur aracılığı ile tebliğ ve ilan yoluyla tebliğ ve e-posta ile tebliğ olarak ayrılmaktadır. Ancak ilke olarak idari işlemler iadeli taahhütlü posta ile tebliğ edilmektedir.
Tebliğden sonra yükümlü ya borcunu öder ya da yapılan işleme karşı dava açma, uzlaşma, ya da hata düzeltme talebine başvurur.

VERGİNİN TAHAKKUKU

Verginin tahakkuku, VUK Madde 22’de ‘’Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir.’’ şeklinde tanımlanmıştır. Tebliğ ve tarh edilen verginin ödenecek aşamaya gelmesine ise tahakkuk denir. Mükellefin bu durumda ya vergi borcunu ödeyecek ya da hukuksal yollara başvuracaktır.
Birinci durumda, eğer dava 30 günlük sürede açılmadıysa vergi tahakkuk eder, tahakkuk eden vergi ise kesinleşmiş olur. Eğer mükellef dava açmışsa tahakkuk edilen vergi mahkeme kararına kadar ertelenmiş olur. Vergi mahkemesi yükümlünün iddiasını kabul ederse vergi tahakkuk etmez. Fakat vergi mahkemesi davayı reddederse vergi borcu tahakkuk etmiş sayılır. Bu durumda mükellef 30 gün içinde borcunu ödemek zorundadır. Ancak mükellef, bu durumda bile tarh işlemi ve mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu düşüncesinde ise üst yargı mercilerine başvurabilir.

VERGİNİN TAHSİLİ

Verginin tahsili, vergilendirme sürecinin son aşaması olup süreci sonuçlandırmaktadır. Son aşamayı oluşturan tahsil işlemi, vergi borcunun ya da kamu alacağının artık ortadan kalkması sonucunu doğurur ve bu yüzden ayrı bir idari işlem niteliği de taşımaktadır.
Vergi tahsilinin ödeme süresinin son günü, aynı zamanda verginin vade tarihidir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (AATUHK) hükümlerine göre, süresinde ödenmeyen vergiler cebren tahsil edilmektedir. (Cebri İcra)
Öte yandan VUK’nun 112. maddesine özel ödeme zamanları da düzenlenmiş bulunmaktadır.
Bu düzenlemelere göre: İkmalen, re’sen veya idarece tarh olunan vergiler, taksit zamanlarından önce tahakkuk etmişse taksit süreleri içinde ödenir. Taksit süreleri geçmiş ise bu çeşit vergiler tahakkuk tarihinden itibaren 1 ay içinde ödenir. Memleketi terk ve ölüm gibi yükümlülüğün kalkmasını gerektiren durumlar dolayısıyla beyan üzerine tarh edilen vergiler ise beyanname verme süresi içinde ödenir.

 

Bu çalışmamızda görüldüğü üzere, vergilendirme süreci çok teknik ve hukuki aşamalardan oluşmaktadır. Hemen hemen tüm vatandaşların bir şekilde vergi mükellefi olduğu ülkemizde vergilendirmeyle ilgili süreçler mükellef haklarını yakından ilgilendirmektedir.
Vergi anayasal bir ödev olmasının yanında vergi mükelleflerinin de birtakım hakları vardır. Bilinçli vergi mükellefleri hem vergilerini öderken hem de yasal haklarını kullanmaları konusunda gerek mali müşavirleri, vergi danışmanları gerekse vergi avukatları tarafından bilgilendirilebilirler.

(*)MÜKELLEFHABER YAZI KURULU TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
Sorularınız için: davavergi@gmail.com
Yasal Uyarı: Sitemizde yayınlanan yazılar telif hakları nedeniyle izin alınmaksızın ve atıf yapılmaksızın kullanılamaz. Yapılan atıflarda, MÜKELLEFHABER / www.davavergi.com adreslerinin belirtilmesi zorunludur.

Daha Fazla Bilgi Almak İçin Bizi Arayabilirsiniz:
WhatsApp chat